İslam’ın Şartları

Şartlar

 

  • Şehâdet Etmek
  • Namaz Kılmak
  • Zekât Vermek
  • Oruç Tutmak
  • Hac’ca Gitmek

 

İslâm’a girişin temel şartı olan cümle. Bu Arapça cümle, “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve rasûluh”tur. Şehadet cümlesi tevhidi ve Hz. Muhammed (s.a.s)’in peygamberliğini ifade eden iki bölümden oluşur. Birinci bölümde Allah’tan başka ilah olmadığına, ikinci bölümde de Hz. Muhammed (s.a.s)’in Allah’ın kulu ve rasulü olduğuna tanıklık edilir. Kelime-Şehadeti söyleyen kişi müslüman ve İslam toplumunun bir üyesi olur.

İslam’da namaz Hz. Peygamber (s.a.v.)’e vahiy suretiyle anlatılmış, sınırları ve şekli belirlenmiş özel bir ibadettir. Biçimindeki herhangi bir değişiklik onu hükümsüz kılar. Namaz, bütün müslümanlara farz kılınmış bir disiplindir. Onu mü’minlere mecbur kılmakla İslam, mensuplarını disipline etmeyi amaçlamış ve Allah’ın varlığının sonsuz bilincini korumuştur. Namaz, zamanı bölümlere ayırarak müslümanı sağlıklı ve düzenli bir hayata alıştırır. Temiz suyla alınan abdestle o, tazeleyici ve temizleyici bir ameliye olarak kabul edilir. Ayağa kalkma, diz çökme, secde ve oturma değişimleriyle, aynı zamanda vücut içinde bir egzersiz görevi görür . Namaz maddi ve manevi itmi’nanı ve ruhi hazzı beraberinde getirir. Zihni günlük işlerden uzaklaştırır.

Her işin belirli bir zamanı vardır. Günde beş defa kılınan farz namazların kılınması için yüce Allah belli vakitler tesbit etmiştir. Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı günde beş defa kılınan namazların vakitleridir. Vakti girmeyen namaz kılınmaz. Her namazın kılınma vakti, kendi vakti girdikten sonra başlar, bir sonraki namazın giriş vaktine kadar devam eder. En iyisi her namazı vaktin ilk giriş zamanında kılmaktır.Güneş doğarken, tepe noktasında iken, batarken hiç bir namaz kılınmaz.

Namaz temiz olan her yerde kılınabilir. Namazda Kabe’ye doğru yönelmek de bir şarttır. Bilindiği gibi Kabe, Mekke şehrindeki bir binadan ibaret değil, asıl olan bu binanın yeridir. Bu mübarek yerin göklere doğru üst tarafı ve derinliklere doğru alt tarafı hep kıble yönüdür.

Mekke’de Kabe’nin bulunduğu taraf. Müslümanlar namaz kılarken buraya yönelirler. Namazda kıbleye dönmek farz olup, Allahü Teala’nın kesin emridir. Namazı kıbleye karşı kılmak, kıble için kılmak değildir. Allahü Teala’nın emrine uymaktır. Müslümanların kıblesi önce Kudüs’tü. Hicretten on yedi ay sonra Şaban ayının ortasında salı günü öğle veya ikindi namazının üçüncü rekatindeyken Kabe’ye dönülmesi emrolundu. Böylece Beytül-Makdis (Mescid-i Aksa) e karşı kılma bırakılıp İbrahim Aleyhisselam’ın kıblesi olan Kabe’ye dönüldü.

Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir. Terim olarak ise, “tan yerinin ağarmasından güneşin batma vaktine kadar, bir gaye uğruna bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup nefsi dizginlemek” demektir.
Pek çok hüküm gibi oruç da, İslâm’ın ilk yıllarında değil de Medine döneminde farz kılınmıştır. Orucun farz kılınması tarih olarak hicretin ikinci yılının Şaban ayına rastlamıştır.

Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir mala sahip olan Müslümanların Ramazan ayında fakirlere verdikleri sadakaya “fıtır“ sadakası denir. Başın ve bedenin zekatı olarak da bilinir. Buna “fitre“ de denilir.Dinimizce zengin sayılan bütün Müslümanların, fıtır sadakalarını vermeleri vaciptir.Fitre, evdeki kişi sayısınca verilir. Ramazan bayramından önce bir bebek doğsa evin reisinin onun için de fitre vermesi gerekir. Dinimizde zengin olan kimsenin, hem kendisinin, hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.

Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir. Hac, kelime olarak, “yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek” anlamlarına gelir.